Çerçi

16/10/2009

Çerçilik kapalı ekonomi yıllarının mesleği; sermayesiz meslek; biraz aklı başında ise hangi bakkal olsa mal verir. Genellikle tablası, sepeti vardır. Kasabada köyde dolaşır, çeşitleri bellidir. Para ile “eski” ile satar. Yumurta toplar.

Gittiği yerde aklına ne eserse, neyi öne çıkaracaksa bağırır, neyi varsa sayar:

– Tokalar, taraklar, düğmeler, iplikler, düdükler, oyuncaklar, sakız var, şeker var, üzüm var, leblebi var…

Mahalle mescidi, mahalle fırını, çeşme yakınında ilânat yapar bekler.. Ekseriya çocuklar ilgi duyarlar, çevresini alırlar. Tablasına özenle yerleştirilmiş toka, düğme, nakış ipliği, dikiş ipliği, yorgan ipliği, dantel, kopça, çıtçıt, iğne, ayna, tarak, düdük, krem pertev, Gripin ve sepetin bir bölümünde sakız, şeker, kara üzüm, kırık leblebi çok satılandır. Dom dom şekeri on adet bir ünite, çizgi şekeri (ipe dizilmişküçük renkli şekerler) yirmi tanesi bir ünite, sorma şeker, büyük tek şeker, üniteleri bakkal 5 kuruşa satar, çerçi daha fazlaya getirir. Kuru üzüm, kırık leblebi ölçekle verilir. Ölçek çay bardağının yarısı kadardır. Sepettekilerin stoku çerçinin evindedir.  Sabah çıktığında evden takviye eder. Sepetin diğer bölümü alınan yumurta ve para yerine kabul edilen eskilere ayrılır. Sepetin tabanında yumurtaların kırılmaması için bir miktar saman bulundurulur. Çerçi çeşitlerin ilanından sonra müşteriyi celbetmek için bir ilan daha yapar:

– Çorap eskisiynen, çuval eskisiynen, yün kırıynan (Yün kırığı ile) yumurtaynan, paraynannn..

Diye bağırır. eskiler yün çorap, yün çuval, yün heybe eskisidir. Yapağı, tiftik, kırık yün kabul eder. Aslında para dışındakilerin ölçüsü endazesi de yoktur. Bir iki şey verir, ellerinden alır. Bunlarda kar daha fazladır. Bu ilandan sonra yine bağırır bu defa:

– Satlık yumurta satcaakkk.. Beş tanesi 25 kuruşş.

Herkesin tavuğu kümesi var. Yumurtalarına talip olur. Daha önceden kendine yumurta verenlerin biriktirdiklerini alır.Yumurtaların ve eskilerin yeri hazırdır. Akşam eve giderken tüccara verir, parasını alır. İşte kar budur. Sıcak para bu…

Bir de çerçinin yaz dönemi vardır. Temmuzdan itibaren vişne, zerdali, erik sonra da üzüm satar. Bu mevsimlik iştir. Kasabadan köyden, bahçeden, bağdan satmak için verilen meyve ile uğraşır. Bir hayvan, sözüm ona eşek tedarik eder. İki küfe bir de heybe ve iki kefeli el terazisi.. Köyler, kenar mahalleler randıman verir. Harman yerine uğrarsa zaten malı bitirir. Harman yerleri 1960’lı yıllarda önemini kaybetti. Biçerdöverlerin yaygınlaşmasıyla artık harman yerleri boşaldı. Çerçi harman yerinde buğday ile, arpa ile değişir malını. Harmancıya da kolay gelir. Çerçi de harman yerinden topladığını doğru eve götürür, satmaz…

Çerçi Süleyman, tablası sepeti var. Çerçilerden bir çerçi. Kışın pek çıkmaz. İki bahar, bir yaz çalışır. Bu yaz kasabanın namlı bir bağının üzümünü satıyor. iki küfe kara üzümü eşeğe yüklemiş bağırıyor:

– Üzüme gel, karalar bunlarr!

Süleyman’ın hayvanla, üzümle -hani kar umuyor ya- neşeyle bağırdığını gören birisi; bu işi büyüttün mü, hani üç beş eşekli, sermayeli, çeşidine gaz ocağı, gaz lambası, lamba şişesi, tepsi, tas, tabak, tencere, çaydanlık, bardak, cezve, fincan vs. ilave eden hatırı sayılan, hizmetkarı olan çerçilerden mi oldun manasına:

– Süleyman adam mı oldun…

diye sorar.. Süleyman da anlar cevap verir:

– Eşek elin, üzüm emanet…

Der ve anlatır. Eşeği komşudan aldım. Ödünç. Tabi konuştuk, günlük şu kadar üzüm.. Gelgelelim sabah erken vermiyorlar. Hacete gitti, geldi geliyor… Üzüm, senin Hicazi’nin bağın üzümü. Her sene şunun üzümünü ben satsam derdim.. Bu sene nasip oldu. Kara üzüm. Salkımı seyrek, kabuğu ince, bal gibi. Bunu yiycen, pekmez yaparsan yazık edersin. Millet biliyor, alıyor, ikindi olmadan bitiyor…

Çerçi Süleyman bağıra çağıra üzüm satadursun mahallede evin birinde ne olduysa, nasıl olduysa evin yetişkin oğlu anasını darıltmış. Anası da alınmış gücenmiş. Kime ne anlatacaksın… Gençler edebi biliverseler işin içinden tereyağından kıl çeker gibi çıkıverirler… Susulacak yerde susun, sukut edin; ana konuşsun dinleyiverin. Eğer incitici bir şey varsa onu biraz sonra düzeltir. Kıyamaz ki, sen umudusun. Umudu olmaya devam et, hissi olma, edepli ol, yakınlarınla kavgalı olma. Yani dünya öyle bir meta değil ki nizala değsin.Genç bunu idrak edemiyorsa hayatı anlaması için zamana ihtiyaç vardır. Zamanı gelir anlar da, iş işten geçmese…

Oğlu anasını darılttı ya. Ana kırgın. Bunu bana nasıl yaptı, niye yaptı.. Üzüntülü.. Olayın etkisinde. Bakmış oğlu evin bir odasında namaz kılıyor. Durmuş beklemiş. Bir şey diyecek.. Ne desin… Dışarda Çerçi Süleyman:

– Üzüme gel, karalaarr bunlarr…

diye bağırıyor ya.. Oğlu selam verince anası:

– Oğul bak ananı gücendirdin. Allah senin namazını kabul etmez. Sen en iyisi namazını Çerçi Süleyman’a üzüme ver…

Deyivermiş. Hani adam çorap eskisi ile çuval eskisi ile yün kırığı ile üzüm veriyor. Defolu, arızalı, hurda, eski kabul ediyor. Çerçi namazına belki üzüm verir… Namazın başka bir işe yaramaz demek istemiş.